10 Temmuz 2012 Salı

Asya kıtasının en batısı ve Assos +

 Keyifli köy kahvesinde bol muhabbetli ve gülmeli bir gecenin ardından yeni bir güne daha başladık.

Takvimler Temmuz'un 10'unu göstermekte..

Bizde de yolculuk hazırlıkları olacağından , sabah erkenden kalktık, yenilenme duşunu aldıktan sonra kahvaltıya oturduk. Yine o muhteşem aile yine o gülen yüzler yine o doğal mı doğal kahvaltı...

Herkes yerini aldıktan sonra kahvaltı başladı. Ali hoca bizi tıka basa doyurana dek yedik. Zaten pek de yememe hakkı verilmedi ya .. O ayrı :)

saat: 9.54 Türkmeneli'ne veda..Topluca uğurladı Ali hoca ve ailesi... Muhteşem geçen iki günün ardından kendimizi o kadar oraya ait hissetmiştik ki, bireye gidip dönecekmiş hissi kaldı içimizce..


Gökçen bizleri uğurluyor..

Yola çıktık.. önce Ezine'ye uğradık...çalan şarkı :yeni türkü-2012

Yola muhabbetlerinde bugün konu misafirperverlik ve tesadüf üzerine konuştuk.

Misafirperverlik dersi aldık adeta bu geçen iki günde.. Samimiyet sıcaklık güzellik herşey vardı evde.. Hayatımızda gördüğümüz en muhteşem misafirperliğiydi gördüğümüz..

Bu muhabbet esnasında da sıraki şarkı  ALİ HOCA'ya gelsin dedik... Onun favori şarkılarından.


 Bunu dinlerken de tesadüf üzerine konuştuk biraz... Şİmdi Ali hocanın annesi, inanılmaz samimi ve güleryüzlü ve çok sıcak.. Keza babası da aynı şekilde.. Süper neşe kaynağı.. yüzü hep gülüyor... Eee bakıyoruz Ali hoca da aynı şekilde.. Bu tesadüf olamaz. Hadi bu tesadüf peki ya Gökçen'e ne demeli... o da tam bir harika. Ali hocanın eşi de aynı şekilde ilgilendi.. Bu kadar güzellik bir arada ise bu tesadüften fazlasını gerektiriyor... Teşekkürler herşey için Büyük Adam ( Hacmen ve Kalben )

Hedefimize doğru ilerliyoruz yani Babakale ( bababurnuna)

11.30da bir denize girsek fena olmaz dedik ve Tavaklı'da kimselerin olmadığı bir deniz daha bulduk.. Hazırlandık giyindiki güneş kremimizi falan da sürdük. Sahile indiiiiikk.. O da ne.. su buz :) olmadı vazgeçtik. Sadece ayaklarımızı sokabildikten sonra, başımızı eğdik ve sessizce yola geri döndük.


Yol boyunca gözlemlediğimiz bazı şeyler oldu. Mesela Çanakkale'nin tarımla uğraşıdaki yoğunluğu. Yol boyunca sağlı sollu her yer ya zeytin ağacı, ya sebze-meyve ya da farklı farklı bitkilerin olduğu tarlalar..  Bol bol zeytinyağı ve süt fabrikaları. ( gerçi size bir ineğin doğum anından da bişiler paylaşacaktık ama inek gecikme yaptı :) ( Zeytinyağı fabrikalarına girmek için de bir kaç girişimimiz oldu ama mevsimi olmadığından bundan da sonuç alamadık)

Saatler 12.00'ı gösterirken , Babakale yolu üzerinde Apollon diye kahverengi bir tabela gördük ve kırdık direksiyonu..Tarihte önemli yeri olan (MÖ 10.yy) Apollon Tapınağından kazılar hala devam etmekte. Girişte küçük bir müze ve müzede çıkarın bazı parçalar ve fotoğraflar ... Tapınağın içerisinde dolaşırken en çok şaşırtıcı olan ise bizce kremitten yapılmış ve hemen hemen tapınağın her yerine ulaşan yeraltı su borularıydı. Kusursuz ve çok başarılı..
Söylemeden geçmesek iyi olacak restorasyonla rekonstriksiyon farklı şeylerdir. Bizim ülkede antik bir yapıyı restore edecekken, benzetmeye çalıştıkları ama inanılmaz itici duran taşlarla güzellikleri bozma eğilimi var!!Nokta!









12.54 ve ilk hedefimize ulaştık. Babakale'deki baba burnu ( cape). Burası çok az bilinen ama belki de çok önemli noktalardan birtanesi..

Sadece bizim ülkemizin değil, tüm asya kıtasının EN BATI NOKTASI...PEk çok insan buraya Asyanın en batısındaki fener demekte.


Önce en batıya yürüdük ve Asya kıtasının ucunda durduk. Farklı ve güzel bir histi.. Düşünsenize, koskoca bir kıta ve siz en batısında duruyorsunuz, daha ilerisi güzeller güzeli Ege denizi..

 sonra, Babakaleyi daha iyi gezebilmek  ve yol yorgunluğunu atmak  adına denize girdik.. Çok keyifliydi..



Akabinde buraları daha önce bilenlerden aldığımız öğütlerle olmazsa olmazları yapmaya koyulduk. Umut Hoca 'ya önerilerinden ötürü teşekkür ederiz..

Önce muhtarı aradık sertifikalarımızı almak için.  Ne sertifikası mı ? Tabii ki de Türkiye'nin ve Asya'nın en uç noktasına geldiğimizi belgeleyen sertifika.. Muhtarı bulamasak da sertifikayı bir şekilde aldık..

Sonra yörenin meşhur bıçaklarını görmek için bir atölyeye girdik. Küçük bir atölyede bizi Doğan Usta karşıladı.  Çok sevimli biriydi sorduğumuz herşeyi sabırla ve açıklayarak anlattı.  Kökünün 1700lü yıllara gittiğini, babadan oğula devam ettiğini, Osmanlılarla bağlantılı olarak Kazakistandan geldiklerini, bıçakların saplarının keçi boynuzundan yapıldığını, ve boynuzun renginin, yünüyle aynı olduğunu bir güzel anlattı.Bir uyarı gidip bıçak alamıyorsunuz, istediğiniz şekle-şemale-renge göre sipariş veriyorsunuz, Doğan usta size sonra kargoluyor...  Daha da merak edenler için bir facebook sayfası bile açmışlar. ( facebook.com/BabakaleBicak )



Sıradaki paragrafı okurken bu şarkıyı dinlemekte fayda var:  Fedon' dan bir Yunanca şarkı

Buradaki diğer uğradığımız yer Karayel Motel-Restoran... İçeri girer girmez bizi samimi bir şekilde karşılayan çalışanlara kalamar ve deniz börülcesi siparişimizi veriyoruz ve beklemeye koyuluyoruz Ege'nin güzeller güzeli kızı Midilli' ye karşı. Kalamar ve börülce geliyor, lezzeti enfes, garson bize bir de müzik açıyor: kah Fedon söylüyor kah bir Yunan şarkısı çıkıyor. Gel de tabak kırıp sirtaki yapma... Kalamar için bir parantez açmakta fayda var ki hayatınız yiyebileceğiniz en lezzetli kalamarlardan biri burada sizi bekliyor.





Babakale' den sonra bir süre gözümüze çarpanlar: yol boyunca belirli aralıklarla sıralanmış su birikintileri, taştan hepsi aynı model evler, selvi ağaçları. Su birikintilerinin etrafı kurumuş otlardan oluşması hatta herhangi bir akarsuyla bağlantısı olmadan kurumadan öylece kalması dikkatimizi çekmedi değil...




15:40 gibi Behramkale Assos' a varıyoruz. Assos için 'zamanın durduğu yer' diye bir tabir kullanılmış, kim dediyse iyi demiş. Görünce bize hak vereceksiniz. Assos limanına ulaştıktan sonra - bugün yalnızca otellerin ve restoranların olduğu yer- kısa bir tur atıyoruz kıyıda ve birkaç hediyelik eşya alıyoruz buradaki güzelliklerin bir kısmını olsun yanımızda götürebilelim diye. Sonra sıcaklıktan biraz olsun kurtulalım diye birer dondurma alıyoruz, ikimizin de tercihi aynı oluyor: karadut, yaban mersini, damla sakızı, kavun ve kestane... Yazarken bile içimiz bir tuhaf oldu yahu...





Saat 17:00. Assos' ta büyük bir buluşma gerçekleşiyor. nihayet spesyalimiz olan elmalı nargileyi içebileceğimiz bir yer buluyoruz günler sonra ve hemen oturuyoruz denize sıfır Nazlıhan Otel' in bahçesine. Nargile dumanını Midilli' ye doğru üflemek de bir başka oluyormuş be.


Nargileden sonra Ören yerine çıkan yol boyunca Behramkaleliler tezgahlar kurup hem hediyelik eşyalar hem de kendi yetiştirdikleri doğal ürünleri satmaktalar. Ören yerinin girişinde ilk iş olarak iki seyyah olarak daha önceden yapmamız gereken bir şeyi yapıyor ve birer müzekart çıkartıyoruz. Ardından hemen ören yerini ziyarete koyulduk. Antik Assos' tan geriye ne yazık ki genelde sağa sola saçılmış yüzlerce taş parçası kalmış. Ama yine de burayı çekici kılan şeyler de var: Athena Tapınağı kalıntıları, antik tiyatro ve belirli noktalardaki müthiş manzaralar gibi...







Saat 18:30... Assos dönüşü meşhur Kadırga koyunda bugün 2. defa deniz keyfi yaptık.




Saat 20:05... Küçükkuyu' dan geçmekteyiz. Oldukça sakin şirin bir yer.

Saat 20:20' de yolumuzun üzerinde Zeus Altarı tabelasını görüp direksiyonu bu tarafa kırıyoruz. Zeus Altarı antik zamanlarda insanların Zeus' tan birşeyler istemek için ona hediyeler sunduklarına inanılan bir yermiş. Sunağın oradan manzara da seyretmeye değer.




Saat 21:05'te Balıkesir sınırına varıyoruz.

Ege' yi bir an bile olsun gözden kaçırmadan kıyı boyunca ilerliyor ve Altınoluk' un bittiği yerde Çorbacı Hacı' da yemek molası veriyoruz.



Saat 22:00 Akçay' dayız... Su ve Sevgi şehri diyorlar burası için. Şu an bu satırları da Akçay Lunapark' ının yanında yer alan denizle dip dibe bir çay bahçesinden yazıyoruz. Herkese sevgiler & saygılar...





ve bir şarkının da dediği gibi 

( I'm goin' home)  

" DESTINATION CHANGES

 BUT DESTINY IS THE SAME"




                                                      ve bitiş müziği
   






anlık takip etmek isterseniz: https://twitter.com/dincherdemir















1 yorum:

  1. Çalışkan karınca, bütün kış yoruldun. Tatilin keyfini çıkar şimdi. Hakkındır :)
    İyi tatiller..
    PINAR AVCI

    YanıtlaSil