Siz bu satırları okurken biz bizden çok uzaklarda size ise çok yakın bir yerlerde metropol hayatının monotonluğuna karışmış olacağız… Evet yanlış duymadınız, her güzel şey gibi dillere destan seyrüseferimizin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Tatil değildi bu, gezi ise hiç değildi, bunu bir çeşit iç turizm faaliyeti olarak adlandırmak da yanlış olacaktır; zira bu başka bir şeydi… Bir hafta boyunca biz de biz değildik zaten…
Yeri geldi yol kenarındaki köy kahvelerinden birinde köylü amcaların ‘Biri gelse de anlatsam’ diye beklediği hikayelerini dinledik, yeri geldi Yörük bir ninenin şerrinden korunmak için hiç işimize yaramayacak tahta kaşık aldık, yeri geldi adalara giden bir vapurda uykuya daldık, yeri geldi bir traktörün peşine takılıp yolumuzu aradık…
Bir gece vakti canlı canlı inek doğumu görmek için ahıra koşan da bizdik, deve sahibi bir ağabeyin yol tarifini yanlış anlayıp da insanların yürüyerek bile zor gittiği yerlerde deniz arayan da… Eşsiz dostlarla yapılan akşam sohbetlerimiz de oldu kır düğününde gökyüzüne dilek feneri uçurtmalarımız da… Her şeyden biraz gördük her şeyden biraz tattık ve her şeyden biraz yaşadık…
On farklı ilin sınırından geçti yolumuz: İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Çanakkale, İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, Yalova, Kocaeli… Her birinde onlarca anı onlarca yaşanmışlık onlarca mutluluk… Her gittiğimiz yerde ne yapılması gerekiyorsa yaptık, ne görülmesi gerekiyorsa gördük ve ne yenilmesi gerekiyorsa yedik… Tekirdağ’ da köfte, Baba Burnu’nda kalamar, Bergama’ da Çığırtma, Ezine’ de peynir, Susurluk’ ta ayran, Bursa’ da İskender ve yol boyunca daha nice lezzet…
Yola çıkmadan evvel aklımıza çizdiğimiz güzergaha tamamen uyduk, hatta buna ek olarak tamamen şansımız yaver gittiği için oldukça güzel yerler de bulduk: Ayazma, Bergama, Koruköy, Güneyli… Yol boyunca kahverengi hiçbir tabeladan çekinmeden üzerine gittik. Ülke olarak bu hususta ciddi bir potansiyelimiz var lakin ya adını duyuramamışız ya da yeterince koruyamamışız.
Ha bir de ne fondan müziğimizi eksik ettik ne de arka koltuktan bir buçuk litrelik sularımızı, onlar olmasa yapamazdık biliyorum… Sonuç olarak güzeldi, özeldi ve iyi ki… Böyle bir fırsat eline geçtiğinde dostlar mutlaka bu işe girişmeli: etrafındakilerin kıymetini daha iyi anlıyor insan, hayatta yalnız olmadığının farkına varıyor ve mutluluğunun aslında çok kolay ve basit yollarla elde edilebileceğini görüyor…
Bitirmeden gezimiz boyunca bizi blogtan takip eden tüm arkadaşlarımıza, yol boyunca soluklanmak için uğradığımız dostlara, bu vesileyle tanıştığımız bütün güzel insanlara teşekkürü borç biliriz.
Son olarak blogtan bizi takip eden arkadaşlara bir sürprizimiz olacak demiştik. Sürpriz şu ki: blogta yapacağımız ankete katılıp, gezinin en güzel fotoğrafını oylayan arkadaşlarımızdan seçtiği fotoğraf en beğenilen olanlar arasında yapacağımız çekilişi kazanana seçtiği fotoğrafı güzel bir çerçevede duvarınıza bu özel süreci de anımsatacak şekilde hediye edeceğiz… Ankete katılımınızı bekliyoruz.
(Anket resimlerin en altında link ile verilmiştir. Ankette oy verebilmek için resimlerin isimlerini aklınızda tutmanızı öneririz)
Sevgiler & Saygılar…
A & D
Küskün
Berrak
Saklı Güzellik
Günbatımı
Özgürlük penceresi
Çoban
Uzak & Yakın
10 numara Salıncak
Meyve Bahçesi
Yeşil Tünel
Minik Ayazma
Bitmesin Yollar
Asyanın En batısı
Morcivert
The Manzara
Yalnızlık Kapısı
Taş Duvar
Köy güzeli
Şırıl Şelale
Gecenin Aydınlığı
anket için buraya tıklayabilirsiniz
( ankette oy kullandıktan sonra buraya ad soyad olarak ve bir de tercihinizi söyleyen bir yorum bırakırsanız hediyenin size gelmesi kolay olacaktır) Bol Şans..
Son olarak ,blog'umuza serüvenin başından itibaren 2000'i aşkın ziyaret olmuştur. Evet doğru okudunuz "iki bin"...
Bu süreçte bizimle olduğunuz için teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliyoruz. Teşekkürler...